27 Aralık 2010 Pazartesi

Acı Uzak İklimlerin Kokusu Gibidir...

'Okuma tembelliği' Ren nehrinin ötesine geçti desek, mesela?
Pekâlâ. Bu sefer sizi cevapsız sorularla muhatap etmeyeceğim.
İkinci Dünya Savaşı'nın o kaldırılamaz yükünü taşıyamayan, yükünü bir yere boşaltmak isteyip de bir türlü boşaltacak yer bulamayan kaçak kum taşıyan kamyonlar gibiyiz. Okumak istiyoruz ama bir türlü okuyamıyoruz. İkinci bir lisan öğrenmek istiyoruz ama sebat etmiyoruz. Televizyona çıkan profesörlerin bir konu hakkında uzun uzun beyanatlarda bulunmasına hayret ediyoruz değil mi? Bu bilgileri nereden edindiklerini akıl ediyoruz ama bir türlü bunların okuma ile araştırma ile ele geçirilebileceğini bir türlü düşünemiyoruz. Nedense?.. Çok güzel bir söz vardır. "Diken tarlasından geçmeden murad gülüne kavuşulamaz." Hele bir izin verin diken batıversin bir yerlerinize. 

Yük dedim de Borchert'in 'Kapıların Dışında' eseri hatırıma geldi.
Bu tiyatro eseri, ikinci dünya savaşı sonrası kapı kapı dolaşan bir Alman askerini anlatır. Kendini Ren nehrinin kıyısında uzanmış –acayip- bir şekilde bulur. 

Hep yaşamışızdır değil mi kapıların dışında kalma korkusunu?
Wolfgang Borchert'in bu eseri, melodram olmasına rağmen aslında bir 'acı' olarak karşımıza çıkar. Ya da ben yolu oraya çıkarmak istiyorum. Bir asker düşünün; dalgıç gözlüğü takıp kapı kapı dolaşan.

 - Dur bakıyım. 'Acı' mı dedin sen?
 - Evet. 'Acı' dedim. Ne var. Kötü bir şey mi dedim?
 - Ama sen ikide bir kapıyı tıklatırsan bu yazı bitmez ki!..
 - Nerede kalmıştık?
 - 'Acı'da…

Acı denince hatırıma nedense -geniş anlamda kullanıyorum- aşk gelir. Aşk'ta acı varsa tadı olabilir. Bizler için bu belki bir sestir; belki bir kokudur; belki bir hayaldir ama kesinlikle bir ''acı''dır.
Eğer acı duyuyorsanız, sizi hayata bağlayan bir şey var demektir.
"Acı, uzak iklimlerin kokusu gibidir." Öyle der Fransız şair Baudelaire. Kokusundan bahseder acının. Ancak ben bahsedemeyeceğim. Hem Fransızca'mın olmayışı, hem de şiiri tam hatırlayamadığımdan dolayı. Fakat siz okumak isterseniz Fransızca'yı -iyi- bilmelisiniz. Toltstoy'u okumak isterseniz Rusça'yı -iyi- bilmelisiniz. Yahut -benim gibi- kolayını seçip çevirisini okumalısınız. Shakespeare'in eserlerinin evrensel olduğu söylenir. Ama nedense çevirilerde bölgesel yargılara kadar iniliyor. Onu için 'acı' her dilde farklıdır. Çeviriler aynı tadı vermez çünkü. Dilinizin belili bölgelerinde mayhoşluğunu hissedersiniz. Eğer âşık olmak istiyorsanız acı çekmeyi göze almak zorundasınız. 

- Ne demiştik, Okuma tembelliği değil mi?
- Evet, öyle. Yazımız bitsin o zaman.
- Bitsin artık.
Velhasıl-ı kelâm. Despot için özgürlüğün, savaşçı için barışın yabancı olduğuna  göre size tek tavsiyem şu olur.
- Ne olur? 

Hayatın akışına ve oluşumlarına Fransız kalmayalım lûtfen.
Bir gün kendimizi Ren nehrinin kıyısında dalgıç gözlüğüyle bulmamak için…

Hiç yorum yok: