26 Ağustos 2013 Pazartesi

Gel, bir garip derviş ol ey gönül…

Gel, bir garip derviş ol ey gönül
Eyleme temâşâ necis ile kaplı şu hayâle
Anla ki cilvesiyle eder seni dîvâne
Gel, bir garip derviş ol ey gönül

Sermâyen olsun rıza-î ilahiyle bir dua
İstememezlik etme âb-ı hayattan bir damla
Bil ki, aradığın dervişlerdedir o servet
Gel, bir garip derviş ol ey gönül

Kim ki bilir cem-i zıddeyn muhaldir
Bir kalpte iki sevgi gönüllere ihanettir
Arzula sen de her daim ebed-i saadeti
Gel, bir garip derviş ol ey gönül

Aç ellerini gözyaşlarıyla semâya
Dua et sen de o bir Allah’a
Tövbe de etmeli gerekli elbet bu yolda
Gel, bir garip derviş ol ey gönül

Nefsin seni uygunsuz işlere alet etmeden
Evvelâ hayırlarla meşgul eyle sen nefsini
Ve dahi sabreyle ne gelirse bil ki o haktan
Gel, bir garip derviş ol ey gönül

8 Ağustos 2013 Perşembe

Hiç olmazsa bir tebessüm...

Ramazan bayramınız mübarek olsun... 

Bugün, sevinçlerin olduğu kadar kederlerin de paylaşıldığı bir gün. Ortak paydalarda buluşmanın, güler yüzlü olmanın zamanı. Küskünlük zincirlerinin kırılıp özgürlük bayrağının göndere çekildiği bir gün. Bugün "Ramazan Bayramı." 
Tatlanan ağzımızdan kelimeler bir bal gibi akmalı. 
Harflerden süzülmeli şerbeti. Ve dahi unutulmamalı unutulanlar! Unutulmamalı yetimler, boynu bükükler. Bugün merhametli bir birey olmak için yarışmalı. 'El öpenlerin çok olsun...' derken çocukların avuçlarına birkaç kuruş sıkıştırmalı.

Sevmeli, sevindirmeli. Bir elmanın iki yarısının birleştiği gündür bugün. Hatırlayın unuttuklarınızı ve hatırlatın kendinizi ona. Gidin ve bayramını tebrik edin.
Hiç mi vaktiniz yok oturmaya? Gidin, o kişinin kapısını çalın ve bir 'merhaba' deyin. O da mı olmadı. Mesaj atmak yerine telefon açın ve mütebessim sesinizle tebrik edin bayramını. Bakın, o zaman daha güzel olacak. O zaman bir şeyleri anımsayacak ve unutmayacaksınız. Yüreğinize düşerken sevginin damlaları, kaçırmayın; sarıp sarmalayın aklınıza kim geliyorsa.

Hayattakilerle mi sınırlı ziyaretlerimiz? Elbette değil, olmamalı. Ebedi istirahatgâhınıza gitmeyi deneyin, alışın mekânınıza. Toprak kokusuyla çam kokusunun eşsiz esansını çekin ciğerlerinize ki bir gün toprakla yekvücût olduğunuzda yabancı kalmayasınız. Vefat eden yakınlarınızı, şehitlerimizi ziyaret edin. Olacak olanı olmuş bilmek için gidin mezarlara, ebedi evinize. Ziyaret edin ve bir fatiha onbir ihlâs okuyun geçmişlerinizin ruhuna. Siz onları göremeseniz de onlar sizleri görecek, verilen selamı alacak ve sizleri işitecek. İnanın!..

Hatırlıyorum da (o günden sonra unutmadım) bir dua vardı, bir kabri ziyaret ederken okunan. Ve o duanın bende bıraktığı iz. Zira o duayı okuyunca 'vefat edenin azabı kıyamete kadar kaldırılır' deniliyordu. Dua şöyleydi: "Allahümme inni eselüke-bi-hurmet-i Muhammed aleyhisselam en la tüazzibe hazelmeyyit."

Hadi herşeyi geçtim, hiç olmazsa (kim olursa olsun) bir tebessümü esirgemeyin. Paranız mı yok, tebessüm edin, sadaka dağıtın dört bir yanınıza. En azından bu üç günü güzellikler içinde geçirelim. Birlikteliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde bizi bize düşürmeye çalışanlara fırsat vermeyelim.

Büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden muhabbetle öper, Ramazan bayramınızı en kalbi duygularla tebrik ederim. Daha nice nice bayramlara...