30 Kasım 2010 Salı

Wikileaks: Nihil novi sub sole...*

Wikileaks'ın yayınladığı belgeler deyim yerindeyse gündemi allak bullak etti. En ufak bir harekette dahi hiçbirşeyin eskisi gibi olmadığı gerçeği, uluslararası ilişkiler bazında artık daha sert bir şekilde görülecek. Her ülke yeniden bir pozisyon alma ve yeni stratejiler geliştirmeye başlayacak. Hatta başladı bile. En önemlisi ise arka planda yaşananları ancak başka bir belgede göreceğimiz gerçeği! Yine de kısır bir döngüden ibaret olduğu iyi anlaşılmalı. Bir tekrar...

İddialar yenilir yutulur cinsten değil. Diplomasinin 11 Eylül’ü demek yerinde bir söylem oldu. Zira 11 Eylül'ün neye hizmet ettiğini artık küçük bir çocuk bile biliyor. Kâr-zarar açısından baktığınızda belgelerdeki iddiaların kimlere fayda sağlayacağını iyi görmek gerekiyor. En kazançlı ülkenin Türkiye olacağını Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''belgeler eğer Türkiye'den sızsaydı tüm ülkere karşı politikamızın aynı, tek olduğu görülürdü'' şeklindeki beyanatı ortaya koydu. Davutoğlu bunu derken aslında ''ABD'nin iki yüzlü siyasetine'' sert bir gönderme yaptı. ABD bu bağlamda ne tür bir getiri sağlayacak, bunu uzun vadede göreceğiz.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ''eteklerinde ne var döksünler, görelim'' demelerini bir nebze anlayabiliyorum ama uzmanların ve bilhassa köşe yazarlarının bu noktada analiz ve yorum için ‘olgunlaşmasını bekleyelim, daha var’ demelerini anlamakta güçlük çekiyorum.

Son olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, ''belgelerin bir sistematiği olduğu inancındayım'' açıklaması aslında hizmet ettiği mihrakları net bir şekilde ortaya koydu.

Bu bir proje, hayata geçirilemeyen 'Büyük Ortadoğu Projesi’nin farklı bir kartı. Görmek için sebep aramayalım.

İddialar çok ciddi, kabul ediyoruz. Hatta çoğu yazışma doğru bile olabilir kullanılan dile baktığınızda. Belgelerin magazinsel yönü, merkez noktası ve hizmet ettiği odaklara temas etmek bizleri aydınlatacaktır. Belgelerin şu ana kadar sadece çok az ama çok az bir kısmı yayınlandı. Bunu unutmayalım. Burada belgeler etrafında bazı analiz ve sorularımız olacak. Belgelerin içeriğine fazla değinmeden Wikileaks'in vermiş olduğu mesajları anlamak en iyisi.

- Söylemlerin -basit- uluslararası diplomatik ilişkilerde kullanılan 'kriptolu mesajlar'ın bir benzeri olduğunu not edelim. Zaten her diplomat merkeze böyle istihbari bilgiler geçer. Ancak kullanılan üslubun seviyeden uzak olduğu -eğer iddialar doğruysa- ortada! Bundan sonrası içinse diplomatlara ‘dilin esnekliğini abartmayın’ ayarı verilecektir.

- ABD hükümeti 'belgeler yabancı hükümetlere dair özel diplomatik görüşler. Hükümetin dış politikası değildir' açıklaması yaptı. Yani ‘bunlar bizim fikri yapımızın temelleridir. ‘Faaliyette bir şey yok’ demek isteniyor.

- Şu ana kadar da neredeyse kimse yalanlamadı. Herkes ‘kabulümüzdür ama…’ gibisinden bir tavırla karşıladı. Buna delil Clinton ile Davutoğlu'nun basın toplantısında Clinton’ın; ''özür dileriz'' açıklaması oldu.

- Belgelerdeki tüm iddialar basında hep Ortadoğu merkezli verildi. Hatta Türkiye merkezli. İsrail'den bahsedilmemesi manidar. Wikileaks maalesef burada ‘bile bile lades’ dedi. Ancak şimdiilik Ortadoğu. Önümüzdeki günlerde 'demek akıllanmadınız' gibisinden belgeler çıkarsa şaşmayalım!

- ABD’nin etkisi ve siyaseti artık Ortadoğu’da bir işe yaramıyor. Bu belgelerle bu tescillendi. AK Parti hükümeti ABD'yi görmezden gelip Neo-Osmanlı tavrında. Türkiye ve çevre ülkelerde etkinlik yeniden işlerlik kazandırılmak istendiğinden el altından 'yeni bir proje J.P. Assange aracılığıyla servis edildi.' Bunu destekleyen birçok iddia belgelerde mevcut. Bu da Assange'ın bir açığı veya ABD direkt olarak bu mesajı vermek istedi.

- Ortadoğu'ya ancak bu şekilde bir şekil verilebilir. Zira açıklanan belgeler tam da ABD'nin istekleri doğrultusunda ancak bazı yerlerde açıklar verildiği unutulmamalı.

- ABD’nin haberi olmadan 100 metre gibi kısa bir mesafede kutu salçalar bile bir yerden bir yere intikal dahi ettirilemezken burada nasıl oldu da koca sanal bir dosya alaşağı edilemeyerek bir zafiyet gösterildi? Filmlerde izlediklerimiz 'sadece bir film' mi yoksa!?

- Haliyle tüm siteler çökertilebilir şekilde ortaya çıkmış ve tasarlanmıştır. ABD bu işin merkezidir. ABD’nin ulusal çıkarlarına halel getirecek bu site neden ve nasıl çökertilemedi?

- Bu iki soruya tek cevap ‘ABD’nin milli çıkarlarının yeniden inşaası ve getirdiği yarar’ şeklinde okunabilir.

- Artık daha şeffaf bir politika izlenmesi gerektiği, bununla beraber 'kartlar masada açık olsun' şeklinde bir yazı tura olabilir.

- Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in şu anki hükümetten hoşnut olmadığı ve devamlı surette Rusya ile temasa devam ettiğini görmek için müneccim olmaya gerek yok. Dolayısıyla Arapların birbirlerine karşı kin ve düşmanlıklarını biliyoruz. Yeni bir şey yok.

- Assange kimlerle temasta? İngiltere ayağında durum ne? İngiltere’nin sesi soluğu neden çıkmıyor? Bunlara cevap veremiyoruz. Sadece düşünelim.


Düşünmek çözmenin yarısıdır. Dünya bunları konuşurken yine çoğu şeyden mahrum kalıp bir çok gelişmeyi görmezden geleceğiz farkında olmayarak. Düşünelim!..

İç yansımalar...

İç gündeme dönük baktığımızdaysa maalesef CHP'nin çift başlılığını ve sanki 'açıklansa da bizim söylediklerimiz doğrulansa' gibisinden yaklaşımı ana muhalefete karşı iç gündemde menfî düşünceleri pekiştirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Oyan'ın belgeleri 'malumun ilamı' şeklinde görmesi, Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi'nin ise ''doğruluğu, yanlışlığı ayrıca tartışılması gereken konular. Ben o kadar ciddiye almıyorum'' şeklindeki beyanatı bunu gösterir nitelikte.
MHP ise ''iç siyaset malzemesi yapmayacağız'' demekle gelişmeleri izleyeceği mesajı verdi.
AK Parti ise 'bekleyelim, görelim, değerlendireceğiz' politikası güdüyor. 

Belgeler için araştırma-soruşturma grupları kurulması güzel bir fikir. Fakat sineğin yağını çıkarıp ekmeğe sürmeye yeltenmek pek etik olmayacaktır.

Bu arada Ufuk Uras'ın Twitter'dan konuyla ilgili paylaştığı ''Hani bilgi toplumundan yanaydık, fena mı uluslararası diplomaside gizli saklı bir şey kalmasın. Unutmayalım Bolşevikler Rusya'da iktidara gelir gelmez ilk yaptıkları iş gizli belgeleri açıklamak oldu'' iletisi hiç de fena değildi. Eğer bilgi toplumu ise herkesin herşeyi belli bir sınıra kadar bilmesi gerekir. Ancak Libya Lideri Kaddafi'nin Ukraynalı bir hemşire ile uçkur muhabbeti de beni ilgilendirmez. İlham Aliyev'in eşinin 'yakından bakılınca yüz kaslarına bile hakim olamadığı' estetik operasyonları da!

Ayrıca hükümetin uyguladığı dış politikaları 'Amerikan projesi' diye adlandıranlar bir kez daha düşünmeli. Hükümetin artık anti-Amerikancı olduğu fâş olmuştur. Ya da oturup 'neden Neo-Osmanlı' diye söylenelim...

Son olarak Mahir Kaynak'ın da konuyla ilgili değerlendirmesi yazımızla paralellik arz ediyor. Diyor ki: "Eğer bunlar yayınlanıyorsa onlara gizli demenin bir manası yok. Burada süreç şöyle ilerler, önce belgeler üzerinde gizlilik kaldırılır. Ondan sonra bunun kamuoyuna istedikleri gibi yansımasını sağlarlar. Bu türden gizli bilgileri sızdıranlar hapse atılır, hatta idama mahkum edilir. Öyle olmasa casusluk diye bir şey kalmaz. Belgelerin bir kısmı gerçek bir kısmı ise sonradan eklenmiş olabilir. ABD hükümeti durumu kendisi yönetiyor. ABD bu yolla Dünya kamuoyuna söylemek istediği sözleri söylüyor."

Sayın Kaynak en güzel özeti yapmış bulunuyor. Fakat bizler de yukarıdaki sorular ve analizler bazında konuya temas edersek herşeyi açıkça göreceğiz.
Diplomatlar merkeze yine belgeler geçecek, hükümetler değerlendirecek, heyetlerarası görüşmelerde yine tebessümlü suretler görülecek, iç gündemde değişen bir şey olmayacak. Seçimler öncesi sadece kısır bir tartışmanın ürünü olarak kalacak.
Yeni bir yıla girerken kucakta bir bebek daha... Bakalım ne zaman susacak...
Yani güneşin altında söylenecek çok şey yok aslında ama madem kimse bazı şeyleri hatırlamıyor ve çözemiyor tekrar etmekte bir beis yok...

*Güneşin altında yeni (hiçbirşey) bir şey yok...