24 Haziran 2014 Salı

"Havadan Sudan" sebeplerle "Su Savaşları"na hazır olun...

'Mavi Altın' için savaş tamtamları çalmaya başlıyor...


Küresel ısınma, kuraklık, seller, kar fırtınaları, âni mevsim değişiklikleri, buzulların erimesi. Hava sıcaklıklarının iki gün arasında on dereceye kadar artması veya düşmesi ve neticesinden su kıtlığı...

Ne derseniz deyin, bir felaketin eşiğinde olduğumuzu kimse yadsıyamaz. Türkiye, son yıların en kurak kışlarından birini yaşıyor. Hava sıcakları mevsim normallerinin üzerinde seyrederken, yağışlarsa yine mevsim normallerinin altında bulunuyor. 
Yurdumuz kışı, bahar havasında geçiredursun, küresel ölçekte 
yaşananlardan öte ülkemizdeki meteorolojik felaketlere bakacak olursak, bunun başını “su”çekmektedir. Su… Hayatın olmazsa olmazı. Önemini, çok basit bir misal olacak ama vücudumuzdaki yüzdelik orandan da -yüzde 70’ler civarında- anlayabiliriz. 

Uluslararası kulislerde suyun stratejik adı “Mavi Altın”dır!..

Peki su için birbirimizi öldürür müyüz? Kanlı savaşlar çıkar mı? “Bir bardak suda” boğulur muyuz?!



İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, böyle bir savaşın öngörülebilirliğine değinirken, Dr. İsmail Kapan, 2007’de çıkan “Suyun Stratejik Dalgaları” isimli kitabında böyle bir ihtimalden bahsetmiş ve  “Dünya’yı su savaşları mı bekliyor?” diye sormuştu.

Küresel Isınma (Global Warming) nedir diye soracak olursanız, sera gazı olan karbondioksitin salınımının artması dolayısıyla dünyanın ortalama sıcaklığının yükselmesi diyebiliriz. İşte bu artıştan sonra yaşadıklarımız ise iklim değişikliği oluyor. Tüm bu yaşananlar, kimi yerde aşırı sıcaklara, kimi yerde aşırı yağışlara, kimi yerdeyse aşırı kar yağışlarına sebep oluyor.

Şunu belirtelim. Dünyanın ve ülkemizin dört bir yanı yağış alacak ancak yağış görülen kesimler kuzey çevreleri olacak. Prof. Dr. Kadıoğlu da, sıcaklık arttıkça hidrolojik su çevriminin de hızlanacağını fakat yağışların kuzeye kayacağını söylüyor. Bu şu anlama gelmektedir. Küresel ısınma ile yağışlar azalmayacak ama yere düşüş şekli ve bölgesi değişecek! 

Bu da herşeyi açıklar nitelikte. Uzmanlar, “yağışın miktarının değil, rejiminin önemli” olduğunun altını çiziyor zira… 

Unutmayalım. Şu anda İstanbul, Bulgaristan sınırından Bolu’ya kadar bütün suları topluyor. Demek ki İstanbul’un su sıkıntısı var ve diğer havzalardan su getiriyor!

Kadıoğlu, “Dünyayı boş verin, Türkiye’de şehirler arasında su savaşları çıkacak. İstanbul, Edirne ve Kırklareli’nden su isteyecek ama orada da kuraklık olacağı için o şehrin halkı su vermek istemeyecek. Köyler arasında bile su kavgası çıkacak. İnsanlar diğer şehirlere giden su borularını kesecek!” ‘kehâneti’nde bulunuyor. Korkutucu değil mi? 

Kusura bakmayın ama buna hazırlıklı olmamız lazım. İklim değişikliği ve hava durumu su kıtlığında son bakılıp aranacak son sebeptir. Yanlış/yersiz arazi planlaması, sanayi bölgelerinin yanlış seçilmesi, su havzalarının yerleşime açılması ya da kirletilmesi su kıtlığının asıl sebebi olarak göstermekte Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu… 

Mesela, Sultanbeyli… Plansız programsız kocaman bir şehir adeta. Kadıoğlu, Sultanbeyli için “buraya yağan yağmur eskiden toprağa sızarak Ömerli Havzası’na gidiyordu. Şimdi çatılardan yollardan kanalizasyona akıp denize gidiyor” demekte… 

Meğerse ne kadar önemli imiş “havadan sudan” konuşmak! 

Bu deyimi kullanırken de “havadan sudan” sebeplere yormamak 

lazım kanımca…



Peki ülkeler/şehirler arası bir “su savaşı” çıkar mı?

Hatırlanacağı üzere Arap ülkeleri ve İsrail arasında defalarca su savaşı yaşandı. Hatta öyle ki, İsrail ile Suriye arasındaki savaş hâli günümüzde bile resmen sona ermiş değil. İki ülke arasındaki ihtilafın en önemli noktasıysa, su rezervleri açısından büyük öneme sahip “Golan Tepeleri” meselesi... İsrail, Golan Tepelerini geri verse dahi suyun kendisine kalmasında baskıcı bir tutum sergilemekte…

Ayrıca ABD istihbarat birimlerinin 2012’nin Mart ayında hazırladığı bir raporda da, dünyayı su savaşlarının beklediği, kuraklık, seller ve taze su eksikliğinin önümüzdeki yıllarda önemli bir küresel istikrarsızlık ve çatışmalara yol açacağı belirtilmişti. 
Gazeteci-Yazar Dr. İsmail Kapan’ın, “Suyun Stratejik Dalgaları” kitabı da işte bu açıdan çok önemli. Dr. Kapan’ın kitabından cımbızladığım alıntılarda şu hususlar çok önem arz etmektedir:

- Merkezi Washington'da bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi, 1986'da durup dururken, “Orta Doğu'nun Su Sorunu” başlıklı bir rapor yayınlar. Raporda, bölge
deki kuraklığın artacağı, nehir debilerinin azalacağı, günlük hayatta suyun petrolden daha değerli olacağı gibi araştırma sonuçlarına yer verilir ve bir de kehanette bulunulur: “Nil, Ürdün ve Fırat... Orta Doğu'da, gelecekteki bir savaş, mutlaka bu üç nehrin sularının paylaşılmasından çıkacak…

- (…) Enerji alanında petrolün alternatifleri çoktur. Oysa hayat kaynağımız olan suyun alternatifi bulunmamaktadır. Yani suyun yerine bir başka madde ikame edilmesi mümkün değildir!

- Ürdün eski Kralı Hüseyin’in şu beyanı dikkat çekicidir. “Hiçbir konu İsrail ile tekrar savaşa girmeye bizi zorlayamaz. Su hariç.” 

- BM eski Genel Sekreteri Butros Gali, Mısır’ın Dışişlerinden sorumlu Devlet Bakanlığı sırasında “Ortadoğu’da bundan sonraki savaş, politik nedenlerle değil, su yüzünden çıkacak” demiştir.

- İsrail eski Savunma Bakanı Moşe Dayan’ın 1974’de yaptığı şu açıklama da aynı konuda dikkat çekicidir. “İsrail için su o kadar önemlidir ki, biz 1967’de Araplarla savaşa biraz da su kaynaklarını kontrol altına alabilmek için girdik…”

Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere evrensel boyutta su krizi giderek kaçınılmaz bir boyuttadır. Hatta bazı araştırma ve tahminlere göre, 2025 yılından itibaren üç milyardan fazla insanın su kıtlığı ile yüz yüze gelmesi kaçınılmaz olarak görülmektedir.