30 Ocak 2015 Cuma

Bir Mübarek Cuma Namazı Anektodu

Cuma mübarek bir gündür. Hadis-i şeriflerde de buyruluyor ki:

"Cuma namazı kılmak; köle, kadın, çocuk, hasta hariç, her müslümana farzdır." (Ebu Davud, Hakim)

"Özürsüz üç Cumayı kılmayanın kalbi mühürlenir, yani iyilik yapamaz olur." (Hakim)

Fakat her mübarek Cuma günü içim içimi yer halde çıkıyorum camiden. Sebebi şu ki; son cemaat yerinde olanlar ne imamı görüyorlar ne cemaati. Hoparlörden gelen sesle namaz kılınıyor. E biz ne imamı görüyoruz ne de cemaati. Göreni de göremiyoruz. Çekmişler kapıyı, maksat içeridekiler üşümesin! Peh peh... 
Bu Cuma namazı oluyor mu şimdi? Sünnetten uzak ve bid'atlerle dolu... O zaman Diyanet versin bir frekans, versin bir link açalım evde kılalım namazlarımızı değil mi? Maksat sese hoparlöre uymaksa?!. Mantıksız mı? Olmadı, Kabe TV var, değil mi? Açalım tv'yi, uyalım televizyondaki hâzır olan suret-i imâmâ!!!

Camii cemaati ayrı mevzu. Hoca selamı vermeden, müezzin 'Allahüme entesselâm' demeden o boşlukta nasıl oluyor da aynı anda, sanki hoca yangın butonuna basmış gibi minibüse dalarcasına üşüşüyorlar kapıya. Zor kurtardım kendimi.

Üst katta olanların ise camii iç duvarlarına yazılı ayet-i kerimeler ve Hulefa-i Raşidin isimleri ayaklarının altında kalıyor.

Dostlar, siz söyleyin, ben mi Cumaya gitmemek için bahane arıyorum, uyuşukluk yapıyorum, yoksa bid'atlerle dolu, sünnet ehlinden uzak bir din hayatı mı yaşıyoruz?

Diyanet İşleri bu meseleye bir an önce el atmalı. Yoksa çocuklarımız radyolardan, televizyonlardan, web sitesinden bağlanarak îfâ edecekler ibadetlerini. Rabbim muhafaza eylesin. 
Âmin...


Haddimi aştıysam ve dahî sürç-i lisan ettiysem de affola. 
Hakkınızı helal ediniz.