22 Haziran 2011 Çarşamba

Hasret Köprüsü...


Bir hasret köprüsü kurulur şimdi şehrime
şehrinden bir yoldur bu bana
bir halat geçirilir bileklerime
sürünür giderim ardınca
sebepsiz
biliyorum
ne geldiyse başıma
sensizlikten geldi
ve şimdi
gidiyorum diyorsun ya
git
diyemem sana
kal diye
seslenmek varken peşinden
bir pişmanlık olup çıkıverir yola
tüm sözler
gözlerinin eşliğinde
bir ben kalırım yine
hep aynı yerde
durağan
bir ben
müstakil bir aşkın tapusu elimde
sevda ise bir ceset parçası sokaklarda
sensiz geçilecek yollara serilen
bir hasret köprüsüdür bu
kurulmaya devam eden şehrime
şehrinden bir hediyedir bu
hasrettir şimdi yollara döşenen
boynuma geçirdiğin de yağsız urgan
söyle ey sevgili
vuslat vakti midir yaklaşan

bildiğin ne varsa savur
ellerinde
sun bana şimdi
dur
olduğun yerde
dur
uzat kollarını
sarıl boynuma
yasla başını omzuma
dur
gitme
desem de
sen misin
an be an uzaklaşan
yoksa
sözlerimden öte bir saflık
bir beyazlık mıdır bu
anlayamadım
gözlerimi alıp kör kılan
sana bezenmiş güzellikte olan
sevgili
geldin mi
ölüm müdür bir tas içinde sunulan
bilemedim
vakti midir sende ölmenin şu an

kal
diyemem sana
git diye
haykırmak varken ardından
-yalan ey seygili yalan-
bir hasret köprüsü kurulur şimdi şehrine
şehrimden bir yol
bir hediyedir bu sana...

Hiç yorum yok: