2 Kasım 2011 Çarşamba

Şimdi uyan ya da sonsuza kadar uyu ey ruh...

Patika yoldan giderken hiç arkasına bakmamanın acısını konaklayacağı bu kayalıkta çekecekti. 
Bir kez olsun... 
Ah bir kez olsun dönüp ardınca gelenlere ilişseydi gözü, yoluna durmadan devam edebilirdi. 
Fakat durdu.
Hem de kayalıkların hemen altında. Yapmaması gereken şey, dikkat etmediği tek şeyin orada.  
Neden sonra izbe bir kuyunun etrafında dolandı. Anlamsız bakışlarla süzdü kuyunun çemberini. Eğilip bak(a)madı bir kez olsun aşağıya doğru. Ayakları, grimsi kuyu taşlarına bir adım uzaklıkta.
Sular geçip giderken ayaklarının altından gidemedi yine bu sefer. Bedeni ve gözleriyle birlikte çemberi bilmem kaçıncı kez turluyordu. Ardına hâlâ bak(a)madı. Kulaklarını baş parmağıyla tıkadığında çıkan sesi duyumsadı sadece zihninde. Kapadı gözlerini. 
Uğultu...
Kötü bir rüyaydı bu. 
Uyandığında altına tüküreceği bir yastığı da yoktu! 
Açtı gözlerini ve...
"Şimdi uyan ya da sonsuza kadar uyu ey ruh..."

Hiç yorum yok: