1 Nisan 2012 Pazar

Bir not: Gülümse...

Hiç sebepsiz yere bir insanı mutlu etmek… Mutlu etmek sadece... Ne hoştur bu düşünceye sahip olmak. Çıkarsız, sebepsiz ve yalansız bir şekilde sâfiyâne bir hisle yapmak bunu.
Nasıl mümkün olabilir?
Mümkün. 
Nasıl mı?
Şöyle:
Tanıyın, henüz yeni tanımış olun ya da tanımayım o kişiyi. Ne fark eder. Masasına bir not bırakın veyahut çantasına hiç fark ettirmeden atıp kaçın ufacık tebessümle kaplanmış o kağıtçığı.
Bekleyip gözleyin o kişiyi. Açıp da kağıda bakınca yüzünün aldığı o mütebessim hâlin mutluluğuyla ikiye katlayın mutluluğunuzu. Gözetleyemiyorsanız bile kendinizle baş başa kalınca resmedin o ânı.
“Bir insanı mutlu etmek hiç bu kadar kolay olmamıştı” diyeceksiniz kendi kendinize.
Ne mi yazacaksınız o kağıda?
Hadi hazır bir notu sizinle paylaşayım.
“Merhaba. İlk gelişim ve uğrayışım buraya. Ofisine ilk ayak basışım. Mutlu ve huzurlu bir ömür dilerim sana. Hep mutlu ol...
Biliyorum, okuyan çok şaşıracak buna. Siz ise kendinizi muzipçe gülerken bir köşebaşında bulacaksınız. Veya yatağınıza uzanmış gülücükler atarken tavana başka başka hayatlara sızmak için planlar yapacaksınız. 
Bir insanı bir an bile olsa böylesi bir mutluluğa boğacaksanız neden hâlâ düşünüyorsunuz ki!?
Hadi. Deneyin. 
Ve şimdi gülümseyin, gülümsetin…