27 Ocak 2012 Cuma

Kar Taneleri ve Melekler...

Her yer bembeyaz. Her yer saf ve temiz. Şimdi milyon adet kar tanesi yağıyor gökten. Daha önceleri de yağmur damlaları yağmıştı.
Ve en güzeli ne biliyor musunuz?
Her kar tanesini bir melek indiriyor usul usul şimdi. 
Her bir kar tanesini ve yağmur damlasını yeryüzüne indirmekle görevli bir melek var. 
Öyle çok ki bu meleklerin sayısı, bir kar tanesini ve bir yağmur damlasını yeryüzüyle buluşturan o meleğe kıyamete kadar bir daha hiç sıra gelmiyor!..

Yağmur damlası renksizdir, şeffaftır ve dahi temizdir. 
Kar ise bembeyazdır, o da temizdir. 
Ne güzel bir birlikteliktir bu. 
Anlayana ne güzel bir ibrettir. 
Mucize mi? 
Daha n’olsun… 
Yağmur ve kar’ın mikro boyuttaki şekillerine değinmiyorum bile. Binbir çeşitteler.
 
Peki, gökten inen yağmur damlaları ve kar tanelerine dikkat ettiniz mi hiç? 
Yağmur damlaları ve kar taneleri havada birbirleriyle hiç çarpışmazlar. Görünmez muntazam bir hat ile semâdan inerek toprakla gark olurlar. 
Her bir melek o nur tanelerinin yeryüzüyle buluşması için kusursuzca görevlidirler çünkü.

Bu güzelliği öğrendiğimden bu yana yağan her yağmur ve kar'da bunu düşünürüm. Her bir meleği haddim olmayarak hissetmeye, kalbimin en güzel yerinde duyumsamaya çalışırım. Tane tane içime yağdığının düşünü kurarım. Ve ruhumuzun da bir tane hafifliğinde göğe yükselmesi için dua ederim.

Bundan sonra yağan her yağmura, dört bir yanınızı bembeyaz saf bir örtüyle kaplayan kar’a bir de bu gözle nazar edin. 
Tefekkür eyleyin.
Ve huzur denilen o eşsiz sakinliği yaşamaya çalışın. 
Bir an bile olsa...

25 Ocak 2012 Çarşamba

1984 ile Orwell'cı mısınız, Cesur Yeni Dünya ile Huxley’ci misiniz?

"Gözümüzü 1984’e dikmiştik. O yıl gelip de kehanet gerçekleşmeyince sağduyu sahibi Amerikalılar kendilerine usul usul övgüler düzdüler. Liberal demokrasinin kökleri sağlam çıkmıştı. Terör her yere sıçrasa da Orwellci kabuslar en azından bize uğramamıştı.

Oysa Orwell’in uğursuz öngörüsünden başka bir öngörü daha bulunduğunu unutmuştuk: Bu değişik kehanet, Aldous Huxley’in biraz daha eski, biraz daha az bilinen, ancak aynı derecede ürkütücü olan Brave New World’uydu ( Cesur Yeni Dünya, çev. Ender Aral, Yılmaz Y.,1989). Okumuş insanlar arasında bile yaygın olan inancın tersine, Huxley ile Orwell’in kehanetleri aynı şeye ilişkin değildi. Orwell’in uyarısı, dıştan dayatılan baskısının bize boyun eğdireceği yönündedir. Huxley’in görüşüne göre ise insanları özerklikleri, olgunlukları ve tarihlerinden yoksun bırakmak için Büyük Birader’e gerek yoktur. Huxley’e göre, süreç içinde üzerlerindeki baskıdan hoşlanmaya, düşünme yetilerini dumura uğratan teknolojileri yüceltmeye başlayacaklardır.

Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu. Huxley’in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı, çünkü artık kitap okumayı isteyecek kimseni kalmayacağı şeklindeydi. Orwell bizi enformasyonsuz bırakacak olanlardan, Huxley ise pasifliğe ve egoizme sürükleyecek kadar enformasyon yağmuruna tutacak olanlardan korkuyordu. Orwell hakikatin bizden gizlenmesinden, Huxley hakikatin umursamazlık denizinde boğulmasından korkuyordu. Orwell tutsak bir kültür haline gelmemizden, Huxley duygu sömürüsüne dayanan içki alemleri ve tek başına iple asılı bir tenis topuyla oyalanmak gibi şeylerle ömür tüketen önemsiz bir kültüre dönüşmemizden korkuyordu. Huxley’in Brave New World Revisited’de belirttiği gibi, tiranlığa karşı direnmek üzere daima tetikte bekleyen kamusal özgürlükçüler ile rasyonalistler, “İnsanın neredeyse sonsuz olan eğlenme açlığı”nı hesaba katmamıştı. Huxley, Orwell’in 1984’ünde İnsanların acı çekerek denetlendiğine dikkat çekerken; Brave New World’da insanlar hazza boğularak denetlenmektedirler. Kısacası Orwell bize nefret ettiğimiz şeylerin mahvetmesinden korkarken, Huxley bizi sevdiğimiz şeylerin mahvedeceğinden korkuyordu..."

(Neil Postman’ın “Televizyon Öldüren Eğlence” kitabının önsözünden alıntıdır)

15 Ocak 2012 Pazar

Kelebeğin Kanatları...

Bir şaire sormuşlar, -ancak bu şairin dili o kadar karmaşık ancak bir o kadar da sadeymiş ki- "Bu şiirleri nasıl yazıyorsunuz, nasıl bir ruh hâline bürünüyorsunuz?" O da cevaben, "sabah kalkarım, dışarı bakarım ve yazmaya başlarım. Ne görürsen, börtü böcek, etkilenir kağıt kalemi alır yazarım" demiş.

Sanırım hiçbir zaman iyi bir edip olamayacağım. Açıkçası böyle bir ihtirasım da yok. Eğer yaşanacaklar listesinde böyle bir şey varsa zaten yaşarım. Olmuştur zaten gelecekte olan! Söz uçar, yazı kalır. Konuşup atmosferin boşluğunda sallandıracağıma sözlerimi, yazayım dedim. Gelecek nesillere de bir faydası olur, şahsıma olduysa! 

Benim de o şairden bir farkım yok. -Nasiplenmek adına söylüyorum bunu- Yıllar geçtikçe bunun farkına daha bir varıyorsunuz. Geçilen her yaşta 'ben çok hızlı yaşıyorum. Hayatı çabuk tüketiyorum' diyorsunuz. Ama seneye bir bakmışsınız, aynı cümleleri yineler hâle gelmişsiniz. Onun için o şairden aşağı kalır yanım yok son zamanlarda. Ne görürsem göreyim karmakarışık sözcükler geçiririm aklımdan. Bir mantık çizgisine oturtmam cümlelerimi. İyice bir karıştırırım beynimde. Birbirinden ayırt edilemez sözcükler. Sonunda da süzme mercimek içer gibi daldırırım kaşığımı fikir tasıma. İşte ortaya, şu ana kadar yazdıklarım ve bundan sonra yazacaklarım çıkar.

Benim de o şairden aşağı kalır yanım yok! Yine yazmıştım kendimce, "Yalnızlık, yalın olmama hâlidir, ki bu bir birlikteliktir" diye. Durup dururken yazarım böyle şeyler. Aklıma gelir olur olmadık yerde. Helâ da bile!.. Ya bir slogan gibi bırakırım ya da bir yazıya konu ederim aldığım notumu. Bu da bir yazıya konu oldu. Yalnızlıkla ilgili bu sözü elektronik ortamdaki iletime yazmıştım. Adıyla özdeşleşen, 'iyi kalpli, iyi huylu, iyi insan', "bunu sen mi yazdın?" dedi. Ben de "evet" dedim. "Tahmin ettim" dedi ve bana yazılacak bir şeylerin ipucunu verircesine, "yalnızlıktan ancak bir birliktelik çıkarabilecek tek kişi sen olabilirsin!" deyiverdi.
Yani şimdi oturup da bu söz üzerine yazılmaz mı dostlar?

Şu iki sözü ele alın; 
 
"Yalnızlık, yalın olmama hâlidir, ki bu bir birlikteliktir."

"Yalnızlıktan ancak bir birliktelik çıkarabilecek tek kişi sen olabilirsin."

     Sizce birbirine paralel bu iki söz, kelebeğin kanatlarından müteşekkil bir âhengin rüzgarını estirmiyor mu yüreklerde?..

10 Ocak 2012 Salı

Uyku İlacı...

Bazı şeyleri düşünmek
Ve unutmak için
En iyisi mi uyumalı
Şimdi yatma vakti
Sağ tarafına dön
Ve kapa gözlerini
İlacı budur belki…